31 Ekim 2013 Perşembe

Üniversitede Arkadaş İlişkileri-4




   Üniversiteye başladığınız da kendinizi yepyeni maceraların içinde bulacaksınız. Dersler, arkadaş ortamı, öğrenci klüpleri, dedikodu, entrika, macera... Ama en önemli şeyi unutmayın; anne, baba. Eğer birlikteyseniz yani aynı evde yaşıyorsanız kopmayın onlardan, arada ne olup bittiğini anlatın, ihmal ettiyseniz gönüllerini alın. Bir çocuk için anne, babanın gönlünü almaktan daha kolay bir şey yoktur, çünkü onlar her zaman en ufak bir hareketinizi beklerler yelkenleri suya indirmek için. Şayet gurbetteyseniz durum daha vahim hale gelir, çok merak ederler çünkü. Haklılar da, bu yaşınıza kadar sizi büyütmüş, neyi var neyi yoksa sizin geleceğiniz için harcamış ya da biriktirmiş, sizi bir umut ışığı olarak gören insanlar. En başta size daha maceralı gelecek bu üniversite yolculuğu fakat asıl zorluğunu anne, baba çeker bu gurbetin. Akılları devamlı siz de olacak acaba aç mı, yemek yedi mi, kaldığı yer nasıl, arkadaşları nasıl? Bu sorular devamlı döner ebeveynlerin kafasında ve o yüzden biraz fazla arayıp sorabilirler. Ama siz ne yapın edin, hangi şekil ve şartta olursanız olun, aradıklarında telefonlarını açın. Yoksa kıyamet senaryoları başlar hemen kafalar da. Sakın buna mahal vermeyin acısı sizden çıkar sonra.


   Son olarak size önemli bir tavsiye vereceğim arkadaşlar. Bir insanın arkadaşlığını nasıl test edersiniz biliyor musunuz? Bu dünyada ne yazık ki en değerli olan şeyle. Konuyu biraz açarak anlatayım. Siz şimdi yeni bir arkadaş edindiniz ve bu arkadaşınızla gayet iyi anlaşıyorsunuz. Belli bir zamandan sonra nerdeyse aranızdan su sızmayacak hale geldi. Bu adam benim can dostum olur diyorsunuz içinizden, ve çocuğun da ailevi, maddi, manevi bütün durumlarını öğrendiniz. Test aşamasına geçin arkadaşlar ve testin en önemli aşaması da paylaşmaktır. Testin güçlü olmasını istiyorsanız da dünyada ki en değerli şeyle testinizi gerçekleştirin, yani parayla. Peki bu nasıl olacak? Siz arkadaşınızın durumunu öğrendiniz ve maddi durumu da hemen hemen sizinle aynı. Siz birlikte sürekli bir yerlere gideceksiniz bir şeyler yapacaksınız, restaurantlara, cafelere gideceksiniz. Eğer ki hesap konusu sıkıntı yaratmıyorsa aranızda, yani para mevzu değilse, olmuyorsa işte o arkadaşlığın temelleri sağlam atılabilir arkadaşlar. Çünkü ben üniversite hayatım boyunca şöyle yaşadım. Bana para geldiği zaman ben, bizimkilerden birine geldiği zaman  o arkadaşım verirdi hesabı bir yere gidildiğinde, paranın mevzusu yapılmazdı yani aramızda, en güzel dostlukta buydu zaten, sonuna kadar paylaşmak. Olduğu zaman sonuna kadar harcanırdı, olmadı mı makarnaya hücum edilirdi, fakat her şey birlikte yapılırdı ve en samimisiyse buydu işte. Cimri adam hiç çekilmez çünkü arkadaşlar bunu sizde göreceksiniz.

   Şunu hiçbir zaman unutmayın arkadaşlar sizin en büyük zenginliğiniz dostlarınızdır. Başınız sıkıştığınızda çağırabileceğiniz, kötü durumda olduğunuzda sizi teselli edecek, arada bir arayıp halinizi hatırınızı soracak bir dostu parayla tutamazsınız. Hadi parayla tuttunuz diyelim samimiyeti yakalayamazsınız. Siz siz olun parayla dost kazanmayın ve hatta mümkünse dostla para kazanın.

Üniversitede Arkadaş İlişkileri-3



   Her fakültede bulunan, gençlerin biraraya gelerek bazı organizasyonlar yapmak istedikleri öğrenci kulüpleri vardır. Bu kulüplerin eğer ki birkaç yıllık bir geçmişleri varsa yönetim sistemleri oturmuş olur ve daha verimli hareket ederler. Bu tarz kulüpler daha makbüldür. Bu kulüpler her sene, senenin başında özellikle 1. sınıflara yeni üye kaydı yaparlar. Aklınıza başka şeyler gelmesin hemen, bu kayıtlar genellikle fakültenin girişine açılan standlarda yapılır. Önce kulüp tanıtılır, sonra sene içinde yapılması düşünülenler, hedefler anlatılır, sonra da davet gerçekleşir. Bu tanıtımı yapanlar üst sınıflar olacağı ve muhattapları da 1. sınıflar olacağı için, tanıtım genellikle erkekler tarafından yeni gelen kızlarla tanışabilmek adına istismar edilebilir. Okula yeni gelen kızları 10 üzerinden verilen puanlarla değerlendirmek klasik bir üst dönem erkek öğrenci tekniğidir. Siz beni dinleyin kulüp adına bir şey yapmak, öyle sağa sola koşturmak istemeseniz bile, kendinize uygun bir kulüp bulun ve girin. Bu sosyalleşmeniz adına çok büyük bir katkı sağlayacak size. Ayrıca bu kulüpler sayesinde arkadaş portföyünüzü de geliştirebilirsiniz. Kulüplerin yapacağı organizasyonlara katkı sağlamak ise size iyi gelecek bir şeyler yapabildiğinizin somut delili olacaktır. Bu sayede tanınılırlığınızda artacaktır.

   Trendleri her zaman takip edin arkadaşlar. Dünya'da, Türkiye'de ne oluyor ne bitiyor bakın, uzak kalmayın gündemden. Mesela son zamanlarda bir sanatçı mı patladı, haberinizin olsun en azından bir-iki şarkısını dinleyin. Bir video mu meşhur oldu, mutlaka izleyin. Yarın, bir gün bir yerde bu konularla ilgili bir muhabbet açılırsa yabancı kalmayın, size sorarlarsa ''X sanatçının sesi çok farklı değil mi?'' diye, bön bön suratına bakmayın kimsenin. Tabii bunun çaresi sosyal medya. Zaten hemen hemen hepinizin ya facebook ya da twitter hesabı vardır. Çoğunuzun ikisi birden vardır. Bu konuda çok fazla bir tavsiyeye ihtiyacınız olduğunu düşünmüyorum, ki zaten çoğunuz sosyal medyayla yaşıyorsunuz. Belki bu konu da size tersten bir tavsiyem olabilir, temasın tadı başka hiçbir şeyde yoktur arkadaşlar. Yan yana, gözlerinin içine bakarak biriyle konuşmanın, muhabbet etmenin tadını sosyal medyada bulamazsınız. O yüzden çok da fazla bağımlısı olmayın bunların, ama günde bir kerede bakın, bakmayı ihmal etmeyin.

   Biz öğrenci kulüplerinden devam edelim. Bu kulüplerin en büyük faydalarından biri, bir şehrin devlet su işleri müdüründen tutun valisine, işadamlarına kadar herkesle görüşebilirsiniz. Tabii bu çok büyük şehirlerde yani metropollerde daha zordur, fakat küçük şehirlerde, ki bulunduğunuz üniversite şehrin tek üniversitesi ise çok daha kolay olur.Siz sonuç olarak bir üniversite öğrencisi sıfatı taşıyorsunuz, yani bu ülkenin geleceğisiniz. Kimse sizi yok sayamaz, muhattap alınmanız onların da yararına olacaktır. Bu insanların yanına kişisel sorunlarınız için gitmeyeceksiniz tabii. Konferansa konuşmacı olarak davet etmek, yapılacak bir organizasyon için destek istemek adına bu ziyaretleri gerçekleştirebilirsiniz. Onlarda bu isteklerinizi geri çevirmez çoğunlukla, çünkü bunların her biri birer haber değeri taşır. Karşılıklı çıkar ilişkisi diyelim. Benim her şeyin sonunu bir çıkara bağlamam size garip gelebilir fakat ne yazık ki durum bu tarafa doğru gidiyor, bir şey istiyorsanız bir şey vermelisiniz. Eğer iyi bir şekilde değerlendirebilirseniz bu organizasyonları mezuniyet sonrasında bir avantaja çevirebilirsiniz. Özellikle işadamlarının olacağı toplantı ve konferanslar da onları etkilemeye bakın, ama peşlerinde kuyruk olarak değil tabii. Akıllıca çözümlemeler geliştirerek ve bunları düzgün ve güzel diksiyonla karşı tarafa geçirebilirseniz, bir adım öne geçersiniz. Şunu da belirteyim işadamları zaten bu tür organizasyonlara biraz da kendimize uygun personel, yönetici adayı bulabir miyiz düşüncesiyle katılırlar. Bunlar birer fırsat sizler için. Tabii adamlara da yiyecek gibi bakıp, padişahcılık oynamayın ve hiçbir şey yapamıyorsanız da anlattıklarını can kulağıyla dinleyin, en ufak bir tecrübe bile sonrasında çokça işinize yarayabilir.

30 Ekim 2013 Çarşamba

Üniversitede Arkadaş İlişkiler-2




   İlk arkadaş grubu çok önemlidir. Bu gruplar genellikle okul başladıktan 1-2 ay kadar sonra şekillenmeye başlar. Hemen hemen herkesin bu zamanlar da bir arkadaş grubu olur. Diğerleriyle arkadaşlığınızı kesip sadece bu grupla arkadaşlık yapacaksınız manasına gelmez bu tabii ki. Fakat zamanınızın çoğunu bu grupla geçireceksiniz. Bu grubun kızlı erkekli olması ayrıca önemlidir. Bunun nedenini ilerde ki ilişkiler bölümünde daha detaylı anlatacağım ama şunu belirteyim, bir erkeğin ve ya bir kızın karşı cinsten arkadaşlarının olması, o kişinin hayata bakışını değiştiren unsurlardan biridir arkadaşlar. Bu sayede siz, eğer o zamana kadar bilmiyorsanız, karşı cinsin nelerden nefret ettiğini, nelerden hoşlandığını arkadaşlarınız sayesinde öğrenebilirsiniz. Bu da size ilerde ki ilişkileriniz de artı olarak geri dönecektir. Belli bir zamanda bu arkadaş grubu daha da çekirdekleşecek ve oturacaktır. Sonrasında her şeyi bu grupla yapacaksınız arkadaşlar; gezmeye, eğlenmeye, ders çalışmaya, oyun oynamaya her şeye bu grupla gitmeye başlayacaksınız.

   
   ''Allah her zaman iyilerle karşılaştırsın'' derler. Ne kadar önemli bir söz olduğunu kazık yemeye başlayınca anlayacaksınız. Üniversite hayatı boyunca hiç ummadığınız, rüyanız da görseniz inanmayacağınız öyle arkadaşlarınızdan kazık yiyeceksiniz ki, ne siz sorun ne ben anlatayım. Gerçi ben anlatayım o yüzden yazıyorum bu kitabı. Bu kazıklar hep beklemediğiniz yerden gelir arkadaşlar, zaten beklediğiniz yerden yediğiniz kazık olmaz bu biraz saçma oldu. Fakat inanın bana çok acıtır, öyle böyle değil yani. Lanet edersiniz, söversiniz, değiştirmeye çalışırsınız, ama olmaz o şemsiye var ya, açılmaz. 1. senenin sonuna doğru ya da 2. senede bu arkadaş gruplarından kopmalar olabilir. Aslında grupça sevmediğiniz, karakterinden hoşlanmadığınız bir insanı dışlayabilirsiniz. O grupta bulunmak istemeyen ama zorunluluktan bulunan arkadaşlarınız, ayrılıp başka ortamlara kayabilir, kavgalar çıkabilir, kıskançlıklar doğabilir. Bunlar olağan şeylerdir arkadaşlar. Genelde ilk tanıştığınız kişilerle hep arkadaş kalırsınız, bu da üniversitenin yazılı olmayan kurallarından biridir ama dediğim gibi bu tür şeyler de olabilir. Çok fazla takılmayın. Sizi kaybetmeyi göze almış biri için üzülmeye değmez. Ha tabii hemen de silip atın demiyorum, eğer ki küçük bir sebepten dolayı kavga etmişseniz düzelecek bir şey varsa ortada arkadaşlığınızı da heba etmeyin yani, siz elinizden geleni yapın sonrası için kendinizi Can Yücel'in dizelerine bırakın ''Olmuyorsa zorlamayacaksın''. 

   Bu ilk arkadaşlıklarınızı ve ilk arkadaş grubunuzu her zaman devam ettirmenizi dilerim şahsen. Çünkü onların yeri her zaman farklı olacaktır. Her başınız sıkıştığında, her hastalandığınızda, her zor durumda kaldığınızda onların yardımını isteyeceksiniz. Bir müddet sonra onlar sizin bir bakışınızdan, bir hareketinizden ne düşündüğünüzü, ne istediğinizi anlayacak seviyeye gelecekler. Böyle arkadaşlar da zaten istenilse de bırakılmaz. Onlar dosttur, candır. Yalnız sadece bir arkadaş grubunuzla ya da ilk arkadaşlarınızla takılmayacaksınız üniversite hayatı boyunca, eğer isterseniz çokça arkadaşınız olabilir, ki olacaktır zaten eğer kabuğunuzdan dışarı kafanızı çıkarırsanız. İnanın gerçekten üniversite de arkadaş edinmek göründüğü kadar zor değildir, hatta oldukça basittir. Fakat bunun belli başlı yöntemleri vardır.

Üniversitede Arkadaş İlişkileri




   Üniversite arkadaş ortamı, bir üniversite öğrencisinin en çok merak ettiği konulardan biridir. Bu konuyu güzel ve detaylı bir şekilde anlatmak istiyorum. Arkadaşlar öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, varlığını tahmin bile edemeyeceğiniz karakterlerle karşılaşacağınız, ''Bu nasıl bir şekil lan'' diye soracağınız, belli bir süre sonra ''Millet deliye hasret,  biz akıllıya'' diye hayıflanacağınız bir topluluğun içine giriyorsunuz, hayırlı uğurlu olsun. Eğer biraz sosyalseniz her cins insanla tanışacaksınız arkadaşlar. Her cins lafıyla ne anlatmak istediğimi de sonradan anlayacaksınız merak etmeyin. Benim size tavsiyem tanışmaktan zarar gelmez arkadaşlar. Tanışın, görüşün, konuşun herkesle muhabbetiniz olsun, bundan zarar gelmez. Hatta belli bir zaman sonra yararını da görürsünüz. Üniversite burası illa ki bir gün birine bir işiniz düşer, işte o zamanlarda kullanacaksınız bu arkadaşlıklarınızı. Yeri geldiğin de ders notu istemek için, yeri geldiğinde yanında ki arkadaşıyla tanışabilmek için, yeri geldiğinde size ders anlatması için, yeri geldiğinde sizi farklı bir ortama sokması için. Bu arkadaş ilişkileri önemlidir, bunlara özel alaka gösterin.

   Samimiyetiniz de önemlidir arkadaşlar. Samimi olun ama saf olmayın tabii. Bilmediğiniz bir konu hakkında bilmiyorum diyebilirsiniz mesela, bu sizin hem özgüveninizin yüksek olduğunu gösterir, hem sempatik görünmenizi sağlar, hem de muhabbet için konu açmış olursunuz. Baştan uyarayım öyle çok bilindik bir konuyu da bilmiyorum demeyin bu sefer de gülünç duruma düşersiniz. Bildiğiniz bir konu mu açıldı, orda da bilginizi sunun işte, ne var ne yoksa gösterin bildiğiniz. Öyle boş biri olmadığınızı da görsün herkes. Tutarlı olun arkadaşlar ayrıca. Mesela an geldi ve bir yalan mı söylediniz, unutmayın ne söylediğinizi çünkü unuturda pot kırarsanız yedirirler adama. Şunu hiçbir zaman unutmayın arkadaşlar orda kimse birbirini yüceltmeye çalışmaz, arkasını kollamaz, senin üstüne basarak yükselmeye, ortama tutunmaya çalışırlar. En büyük tavsiyem şudur, gider gitmez herkese güvenmeyin, ben ne kadar desem de güveneceksiniz biliyorum ama ben uyarımı yapayım, benden çıksın en azından. Hadi beni dinlemediniz, güvendiniz bari bütün sırlarınızı, özelinizi birden ortalığa açmayın. Ertesi gün kantinde dedikodunun birinci gündem maddesi olursanız durduk yere okuldan soğursunuz. Biraz temkinli hareket edin ya başka bir şey değil.


   Şimdi sen bize bunları anlatıyorsun da, biz ne yapacağımızı az çok biliriz sen bize ortamı nasıl kuracağız onu söyle, mi diyorsunuz? Eyvallah, anlatalım. Şimdi fakülteye ilk girişiniz de sağa sola anlamsızca baktınız ve birileriyle tanışıp ilk günün asosyalliğini üzerinizden atmak istiyorsunuz değil mi, bir adım atın arkadaşlar, gerisi çorap söküğü gibi gelecek. Çünkü herkes sizinle aynı durum da sizin bir adım attığınız size koşarak gelirse şaşırmayın, o kadar yani. Nasıl adım atacaksınız, şöyle. Etrafınıza dikkatlice bakın, illa ki çömez olduğunu belli eden bir tip bulursunuz, zaten ilk günden okula gittiyseniz, nüfusun %70'i 1. sınıfdır. Gözünüze birini kestirdiniz mi, yanına gidin ve bir şey sorun. Ne sorduğunuzun pek bir önemi yoktur, önemli olan muhabbeti devam ettirecek bir soru sormanızdır. Adamın yanına gidip de ''Merhaba,saat kaç acaba?'' derseniz, o muhabbet biraz zor yürür. Fazla zorlamanıza da gerek yok aslında, yekten girip ''Sen de mi 1. sınıfsın?'' ''Yurt ayarlayabildin mi, nerede kalıyorsun?'' gibi sorularla muhabbete başlanabilir. Soru sormaktan korkmayın arkadaşlar, siz artık üniversite öğrencisisiniz, biraz rahatlayın gerisi kendiliğinden gelecek zaten. Tabii bunları yaparken de sakın yılışık olmayın, o zaman baştan kaybedersiniz, cool bir tavır oluşturabilirseniz ne ala, ama yapamıyorsanız da zorlamayın. İlk arkadaşınızı edindiniz mi, bundan sonrası daha kolay. Siz ne kadar muhabbete açık olursanız ilk arkadaş grubunuzu kurmanız da o kadar kısa sürecektir.

Üniversite Hakkında Genel Bilgiler ''Fakülteye Merhaba''-4




   Hazır laf hocalardan açılmışken biraz da onları irdeleyelim. Üniversite hocaları da bizler gibi birer insandır arkadaşlar. Odasına girdiğinizde, derdinizi güzel bir şekilde anlattığınızda size hak verebilirler, en azından sizi dinleyebilirler. Tabii not istemek için gitmezseniz, çünkü öğrencilerin büyük çoğunluğu hocalardan not ister ve hocalar da bundan öylesine bıkarlar ki ya odalarını içeriden kilitleyip otururlar ya da not istemeye gelen öğrenciyi muhattap almayı bırakın insan yerine bile koymadan gönderirler. İşte böyle durumlar da ve ya sınıfta hocayla tutuşacağınız herhangi bir tartışma sizin sonunuz olabilir arkadaşlar. Bakın sizin haklı olup olmamanızın zerre değeri yoktur. Hani hocanın takma durumu vardır ya, hoca takarsa derdinizi kimseye anlatamazsınız arkadaşlar, çünkü öğrenci her zaman haksızdır ve üniversite hocalarını kimse denetleyemez. Bir öğrencinin şikayetinden dolayı hocaya soruşturma açıldığını ben ne gördüm ne de duydum, hem de üniversite hocalarının neler yaptığını görüp, duyarken. Fakat siz üniversite hocasına ufak bir saygısızlık bile yapsanız, hoca sizin hakkınızda soruşturma açtırabilir ve siz disiplin cezası alabilirsiniz. Açılan disiplin soruşturmalarında da her zaman öğrenciye suçu kabul edip, özür dilemesi telkin edilir, bu sayede cezasının hafifleyeceği söylenir. Yani bir nev'i pişmanlık yasasından faydalanması için zorlanır öğrenci suçu olmasa bile. Hiçbir üniversite hocasını yedirmez ama öğrenciyi yemek kolaydır her zaman.

   Arkadaşlar bir klasikle kapatalım istiyorum bu konuyu. Konunun başlığı ''Fakülteye Merhaba'' ama daha tam manasıyla merhaba diyemedik çünkü ilk gün sendromundan bahsetmedik. İsterseniz önce size kendi ilk günümü anlatayım. Ben üniversite ortamıyla ilk olarak yemekhanede tanıştım arkadaşlar, öncesinde yurda yerleştim fakat orada kimseyle tanışamadım çünkü kimse yoktu. Benim zamanımda üniversitenin başlangıcı ramazana denk geliyordu. Sabah hiç bilmediğim şehre gelmişim, akşama kadar yurda kayıt işleriyle uğraşmışım, e zaten yalnızım bir yardım edenim de yok. Akşama doğru okulun yemekhanesine gideyim de karnımı doyurayım, hem de sağa sola bir bakarım diyerekten düştüm yola. Ramazan ayında da yemekhane bedava olur bu arada Kayseri'de, hayırseveri bol olduğu için her gün bir hayırseverin yardımıyla öğrenciye özel ramazan çadırına dönüşür yemekhane. Neyse arkadaşlar ben sora sora buldum yemekhaneyi, zaten çok da zor olmadı önce kuyruğu gördüm, kuyruğu takip ederek yemekhaneye ulaştım. Bu arada üniversite yemekhaneleri hakkında da biraz bilgi verelim. Buralarda yemek çok ucuz olur arkadaşlar, hatta haddinden fazla ucuz olur. Üniversitesine göre değişir ama 2-3 çeşit yemeği 2 ekmek parasına yersiniz. Üstelik bu yemeklerin kalori hesapları yapılır, yapımı sırasında hijyene özellikle önem verilir, üniversite öğrencilerinin kurtarıcı meleğidir,şiddetle tavsiye edilir. Ben ilk gün macerama devam edeyim. Yemekhaneyi buldum, iftara daha çok var ve öyle boş boş duruyorum. Etrafa baktım, herkes birbiriyle konuşuyor, şakalaşıyor, muhabbet ediyor, ben kimseyi tanımıyor. Bir de üzerine ilk gün psikolojisi eklendi, kendimi tutmasam bir köşeye çöküp ağlayacaktım. Kendimi nasıl yalnız hissettim anlatamam. Önünüzde mahşeri bir kalabalık var ve siz bir kişi bile tanımıyorsunuz, ne acı bir durum değil mi? 
   
   Merak etmeyin arkadaşlar, ilk günden arkadaş edinebildiyseniz ya da daha önceden tanıdığınız biri varsa yanınızda zaten korkulacak bir durum yok, ama yoksa da bu durum bir haftaya kalmaz değişir ve yeni ortamınıza yavaş yavaş uyum sağlamaya başlarsınız. Tabii bu anlattıklarım kızlar için pek geçerli değildir çünkü kızların çok farklı bir yapıları vardır, kaşla göz arasında hemen bir arkadaş edinebilirler ve bu yüzden aslında onların böyle bir korkuları pek yoktur. Ben ilk gün sendromunu yemekhanede yaşadım, bir de bunu fakültede yaşayanlar var. Okulun ilk günü derse gelen yeni öğrenciler, üst sınıfların diliyle çömezler olur. Normaldir tabii ilk ders heyecanı, üniversite heyecanı birbirine karışır. İlk gün biraz afallamanız normal arkadaşlar korkup da ben liseyi özledim triplerine girmeyin. 1-2 hafta için de her şey düzene girecek, yaşadım oradan biliyorum.

28 Ekim 2013 Pazartesi

Sakarya Türküsü


İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! ..

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! ..

(1949)
 
Necip Fazıl Kısakürek

Üniversite Hakkında Genel Bilgiler ''Fakülteye Merhaba''-3




   Gelelim bütün bu hazırlıkları sergileyeceğiniz yere, şimdi içinizden ''Nerde sergilicez sınıfta heralde'' diye geçiriyor olabilirsiniz. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp arkadaşlar. Bir okulun diskosu, barı, sergi alanı, dedikodu kazanı o okulun kantinidir. Kantin bir fakültenin olmazsa olmazlarından, vazgeçilmezlerindendir. Okula yeni başlayan arkadaşlar kantinde yoklama alındığını düşünerek hemen ortama ayak uydururlar ve belli bir zamandan sonra okula gelmenin tek amacı kantinde oturmak olur, derse bile girilmez. Bir öğrencinin üniversiteye okumaya mı yoksa eğlenceye mi geldiği o okulun kantininden belli olur. Kantin muhabbeti çok başkadır, hele hele ilk senenin 2. döneminde artık herkesi tanımaya başladıktan sonra kantine girdiğinizde, oturacağınız masaya giderken 10 ayrı masaya selam verip geçersiniz, bazılarıyla muhabbete girersiniz. Yarım dakikada gideceğiniz yol yarım saati bulur, e tabii bu biraz da yapacağınız çevreye bağlıdır. Kantin okulun en zevkli yerlerinden biridir, hatta en zevkli yeridir. Kantinin kıymetini bilin ama sakın dedikodu malzemesi olmayın.

  
   Fakültenin bir başka zaruri alanına geçelim zaten kantini liseden de biliyordunuz ama bu lisede olmayan bir yer; fotokopi. Öncelikle size üniversitede ki ders notu bulma sistemini anlatayım. Fakülte de öyle her ders için ayrı kitap getirme derdi yoktur. Sadece bazı hocalar, kendi yazdıkları kitabın alınmasını isterler, tamamen duygusal sebeplerle ama yanlış anlamayın, onun dışında üniversitede kitap zorunluluğu yoktur. Fakültenin başka bir rahatlığı da isterseniz defter derdi de yoktur. Şimdi nasıl olacak o zaman biz neye çalışacağız diye düşünüyorsanız işte cevabı; fotokopi. Her fakültede bulunan, derslerde not tutan arkadaşlardan bu notları satın alan (Not tutmanın da avantajı bunları fotokopiye satmaktır), bunları çoğaltarak servise hazır hale getiren fakülte fotokopicisi her derde devadır. Yalnız tabii siz de dönem içinde not tutmamanızın cezasını sınavlar öncesinde yüklü bir miktar para bayılarak ödersiniz. Fakülte de notlarla ders çalışılır arkadaşlar, öyle çok nadiren kitaptan ders çalışan olur. Bu notlarda her zaman kitaptan daha az sayfada anlatır konuyu, ama bazen notlar silik çıkar, okunmaz ya da notu yazanın ne demek istediği anlaşılmaz, bunlar da olumsuz tarafıdır not işinin. Bazen aradığınız notu fotokopide bulamayabilirsiniz, işte o zaman sınıfta not tutan arkadaşlarınıza muhtaç olursunuz, peşlerinde kuyruk olursunuz ve onlarda  her zaman o notları vermezler. Ben bütün dönem çalıştım, sen ağustos böceği gibi yattın derler ki işte o zaman yediğinizin resmidir. Bu tarz olaylar genellikle az kişinin seçtiği seçmeli derslerde meydana gelir ve eğer böyle bir ders seçtiyseniz önleminizi önceden almanızı tavsiye ederim.

   Üniversitede üst sınıflardan arkadaş edinmenin önemi çok büyüktür arkadaşlar. Üst sınıflardan edineceğiniz arkadaşlar size birçok konuda yardımcı olabilirler. Örneğin, ertesi gün sınavınız var doğru düzgün çalışmadınız ve önünüzde çok kalın bir not var. Bu dersi daha önce almış bir arkadaşınızı bulun, hele o dersi hala alıyorsa tadından yenmez. Çıkabilecek en önemli yerleri işaretlemesini ve geçen senelerde hangi konulardan sorduğunu öğrenin, sonra oturun ve sadece onlara çalışın, araya başka konuları katmamaya çalışın karıştırabilirsiniz çünkü. Eğer şansınız da yaver giderse 1-2 saatlik çalışmayla geçebilirsiniz. Hocaların önce ki senelerde hangi soruları sordukları oldukça önemlidir, hayatidir. Aynı soruları sormasa bile önceki senelerde sorduğu sorular bir fikir verebilir. Başka bir örnek verecek olursak, ilk defa aldığınız dersten tam sınırda kaldınız 1 puan daha alsanız geçeceksiniz. Genelde hocalar 1 puanla öğrenci bırakmazlar ama bazen antikalar çıkabiliyor işte. Sizde hocanın yanına gideceksiniz ama hocanın huyunu suyunu bilmiyorsunuz, derslerine girip hocayı az çok tanıdığınızı düşünseniz bile, Hocaların günlük hal, hareket ve tavırları, not isteme sonrasında ki tavırlarına nazaran çok büyük değişiklikler gösterebilir. İşte bunu da üst dönemde ki arkadaşlarınızdan öğrenebilirsiniz. Çünkü onların içinden biri kesin gitmiştir not istemeye ve hocanın huyunu en iyi onlar bilir.

27 Ekim 2013 Pazar

Üniversite Hakkında Genel Bilgiler ''Fakülteye Merhaba''-2



   Size biraz da 1. sınıfın öneminden bahsedeyim arkadaşlar. Şimdi üniversiteye yeni geldiniz, başınızda ders çalış diye tutturan kimse yok, üzerinizde baskı yok, hatta aileniz bile geçen senelerde üzerinizde çok fazla baskı oluşturduklarını düşündükleri için sizi normalden de fazla rahat bıraktılar ve siz muhteşem bir rehavete kapıldınız ya da kapılacaksınız. Size ders diyen arkadaşlarınıza bu kelimeyi ilk defa duymuş gibi tepki vermeye başlayacaksınız veee ilk vizeler sonrasında rüyadan uyanacaksınız, fazla uzun sürmeyecek merak etmeyin. Sizden bir abiniz olarak rica ediyorum, lütfen arkadaşlar lütfen 1. sınıfın önemini bilin ve ona göre hareket edin. Yeni yıla girerken bile nasıl girersen öyle gidermiş safsatasına inanıyorsunuz da söz konusu üniversite olunca niye buna inanmıyorsunuz. Bana inanın nasıl başlarsanız öyle gidecek, o yüzden siz iyi başlamaya bakın. 1. sınıfta derslerinizi geçebileceğiniz en yüksek notlarla geçmeye bakın, zaten liseden çıkalı fazla olmamış beyin taptaze, atın hafızaya arkadaşlar beyin bedava. Bunun yararını sonra ki senelerde çok fazla göreceksiniz, çünkü not ortalamanızın yani ganonuzun seyri ilk sene belli olur ve ilk sene düşük olursa yükseltene kadar ananız ağlar. İlk sene yüksek olursa bir daha kolay kolay düşmez zaten. 
   
   Arkadaşlar üniversitede ki sınavlara vize ve final denir. Vize sınavları dönemin ortasında olurken final sınavları dönemin bittiği haftanın hemen ertesinde ki haftada yapılır. Bazı ender fakültelerde sınav haftası ders olabilir ama genellikle sınav haftası ders olmaz. Üniversitelere göre değişir fakat genellikle 1 vize 1 final yapılır bir dönem için de, nadiren de 2 vize 1 final olduğu da olabilir. 1 vize 1 final olan okullarda vizeden aldığınız notun % 40'ı,finalden aldığınız notun ise % 60'ı alınarak bu iki not toplanır ve geçip geçmediğiniz belirlenir. Şayet kaldıysanız bütünleme sınavı ellerinizden öper. YÖK'ün aldığı karar sonrasında artık bütün üniversitelerde büt var o yüzden içiniz rahat olsun. Bütünleme sınavı, final sınavının tekrarı demektir. Yeniden bir final sınavına daha girersiniz, arasında hiçbir fark yoktur. İşte bu yüzden bütünlemenin olduğu okulda vize, finalden daha önemlidir. Final sınavının tekrarı var ama vizenin tekrarı yoktur. Bazı okullarda yaz okulu sistemi de vardır. Bir sene boyunca iki dönemde aldığınız derslerin toplam 3 tanesinden kaldınız mı, eğer okuduğunuz okulda ya da okulunuzun izin verdiği yaz okulu açılan başka bir okulda ki yaz okulundan bu dersleri alıp geçebilirsiniz. Sadece kaldığınız dersleri almak zorunda değilsiniz, üstten de ders seçebilirsiniz. İşte okulu erken bitirebilmek de bu sayede oluyor zaten. Hem kendi okulunuz da dönem içinde üstten ders alarak hem de yaz okulunda üstten ders alarak okulu 1 sene ya da 1 dönem erken bitirebilirsiniz. En azından bu sayede son senede ki ders yükünüzü hafifleterek bir işe girebilir ya da KPSS'ye çalışabilirsiniz. Özellikle KPSS'ye hazırlanan öğrencilerin sıkça uyguladığı taktiklerden biridir bu.
   
   Üniversitede sınıfta kalmak diye bir şey yoktur arkadaşlar. Sadece alttan dersin olma durumu vardır, zaten üniversite öğrencileri birbirlerine sınıfı geçtin mi falan diye sormazlar ''Var mı alttan?'' diye sorarlar, genellikle de  ''Alttan kaç ders var?'' diye sorarlar çünkü zaten alttan dersi vardır illa ki, alttan ders bırakmak öğrenciliğin şanındandır.
   
   Üniversitenin ders geçme ve sınav politikalarını detaylı olarak elimden geldiğince anlatmaya çalıştım, umarım faydasını görmüşsünüzdür. Zaten okula başladığınızda bunların hepsini öğreneceksiniz kısa bir zamanda, fazla uzun sürmez. Şimdi biraz da evrimleşme süreciniz hakkında konuşalım. Kılık kıyafet serbestliğini ne olur fazla abartmayın arkadaşlar. İnanılmaz şekillerde saçlarla ya da hacı, hoca sakalıyla dolaşmanızın bir manası yok, ölçüyü kaçırmayın. Kirli sakal en iyisidir her zaman. Alıştığınız ve alıştırdığınız saç şekliniz üzerinde çok fazla oynamanın bir anlamı yoktur. Tabii kızlar için bu durum biraz daha farklı, onları bu konuda tutabilecek bir güç yoktur.Fakat kızlarda da özel ricam, ne olur topuklu ayakkabıya atlamayın hemen, koştura koştura gidip topuklu ayakkabı almayın. Babetle başlayın mesela, babet en iyisidir, sonra özel bir durum olduğunda topuklu giyersiniz sonra yavaş yavaş arada bir okulda da giymeye başlarsınız. Ama fakülte koridorlarında, sınıflarda takır tukur hiç çekilmiyor onu da bilin yani. Her ne olursa olsun yavaş yavaş değişimler başlayacaktır, küpe merakı olan erkekler kulaklarını deldirecek, dövme merakı olan gençler dövmeciye akın edeceklerdir. Bunlar normal siz artık birer yetişkinsiniz. Kızlar kıyafet seçebilmek için mağaza mağaza dolaşırlar, çünkü onlar için kıyafet en önemlisidir. Erkekler ise her zaman ki gibi bu kıyafet işinden pek anlamazlar, onlar hava atabilmek için ya arabanın anahtarını koyarlar ortaya ya da aksesuarlarını. Bir erkek için aksesuar kıyafetten daha önemlidir, ama aksesuardan önce ayakkabıya ayrı bir parantez açmak istiyorum. Yapılan araştırmalara göre kızların erkeklerde ilk dikkat ettiği yerlerden biri ayakkabıymış, e malum kendileri için de en çok dikkat ettikleri yer orası zaten, ayakkabınızı iyi seçin hatta eğer mümkünse yani sizinle alışverişe gelebilecek kız arkadaşlarınız ya da bir sevgiliniz varsa onlarla  alışverişe gidin, her zaman, her konuda bir uzmandan fikir almak daha yararlı olur. Aksesuar meselesine gelecek olursak, bir erkeğin en önemli aksesuarı saatidir, bunun yanında gözlüğü de unutmamak gerekir. Bir erkek bu tür aksesuarlarla kendini ifade eder. Bir yandan da modayı en azından göz ucuyla da olsa takip etmek size artı puan kazandıracaktır.

Üniversite Hakkında Genel Bilgiler ''Fakülteye Merhaba''




   Fakülteye hoşgeldiniz arkadaşlar, kapıdan içeri girdiniz ve hayalinizi kurduğunuz üniversite artık sizin okulunuz. Nerede okuyorsun diye sorduklarında göğsünüzü gere gere okulunuzun adını söyleyebilirsiniz, aslında bu sizden çok anne ve babanızın hava atma kaynağıdır ama her neyse artık siz bir üniversite öğrencisisiniz. Şunu en baştan belirtmek isterim ki, lisede hayıflandığınız ''Off bu dersler ilerde ne işimize yarayacak'' düşünceniz üniversitede de azalarak da olsa devam edecek. Özellikle iktisadi ve idari bilimler fakülteleri için bunu sıkça söyleyebilirsiniz. Tıp, mühendislik, hukuk gibi bölümlerde bu söylemler daha da azalır. Fakat arkadaşlar bu tür derslerin tek bir amacı vardır, ufkunuzu genişletmek (Hocaların klasik yalanıdır aslında). 

   İşletme okumuş biri olarak size kısaca ifade edeyim hangi derslerin olduğunu ve bana sağlayacak (ya da sağlamayacak) faydaları. Zaten ülkenin yarısı işletme okuduğu için söyleyeceklerim çok geniş bir kitleye hitap edecek diye düşünüyorum. İşletmenin en baba dersleri 1. sınıfta iktisat ve muhasebedir, ilk seneden bunlara takılmayan bir öğrencinin okul konusunda çok fazla bir sıkıntısı olmaz, ama garanti veremem tabii ki çünkü saçma sapan bir dersin çok gıcık bir hocası olur ve o ders belki iktisat ve muhasebeden daha zor olur o kadarını bilemem genel bir açıklama yapıyorum. Sonrasında istatistik ve yöneylem diye baş belası iki ders çıkar karşınıza, bu derslere takılmayan öğrencilerin %90'ı okulu ya zamanında ya da zamanından daha önce bitirir. Okul nasıl zamanından daha önce bitebilir konusuna da açıklama getireceğim biraz sabır. Derslerden devam edelim; maliyet muhasebesi ve finansal yönetimi geçtiniz mi, okul bitti demektir (Senin ki niye bitmedi o zaman diye sormayın,ben çok büyük bir istisnayım, milyonda bir görülecek cinsten). Arada hukuk dersleri de var onu da belirteyim, bir iibf öğrencisi hukuk fakültesi öğrencisine yakın sayıda hukuk dersi alır, bu dersleri geçmek de hocaların tutumuna göre değişiklik gösterir. Ben genel olarak işletme bölümünün derslerini anlattım ama inanın bütün fakültelerde durum az çok benzerdir. Her dönem kazık dersler olur 1-2 tane yanına da birkaç tane ders serpiştirilir, dönemde bundan ibarettir.
   
   İnşallah gittiğiniz üniversitenin geçme notunun kaç olduğunu öğrenmişsinizdir arkadaşlar, zira geçme notunun 60 ve ya 70 olduğu üniversiteler var durduk yere heba olmanızı istemem. Tabii bu tarz okulların sayısı çok az genellikle geçme notu 45 ve ya 50'dir. Okuduğunuz üniversitede ''Çan Eğrisi Sistemi'' olma olasılığı da yüksektir. Çan eğrisini de siz araştırın,bizim fakültede yoktu o yüzden tam olarak detaylarını bilmiyorum, o da size ödev olsun. Üniversitede geçme notları harf sistemiyle açıklanır arkadaşlar, yanında geçtiğin not da sayısal olarak belirtilir tabii ama harfler üzerinden notunu söyledin mi o notun havası değişir, üniversite kokusu gelir o nottan hele ki o not AA ise yemede yanında yat. AA en yüksek nottur arkadaşlar, FF ise en düşüğüdür. Her not aralığı FD, CB gibi bir harfe denk gelir arkadaşlar. Örneğin; AA 85-100 ya da 90-100 arası notlara denk gelir, bu üniversitenin not sistemine göre değişir. Harf sistemi baştan sona doğru; AA,BA,BB,CB,CC,DC,DD,FD,FF olarak gider. Bazen işin içine E harfide girmiş olabilir. AA,BA,BB,CB,CC harfleri aldıysanız her şartta o dersi geçtiniz demektir, tabii AA geçenle CC geçen arasında da bir fark vardır, o da AA geçen kişi not ortalamasına en yüksek dereceden etki eder. Bir dersten DC ve ya DD alan kişinin durumu okuduğu okulun sistemine göre değişir, bazı okullar bu notları bırakırken, bazı okullar ise bu notları  ''Şartlı geçti'' sayarlar. Şartlı geçişin ise manası şudur, eğer okulun bittiğinde not ortalaman üniversitenin belirlediği seviyenin (bu genellikle 2.00'dır) altında ise şartlı geçtiğin dersleri tekrar almak zorunda kalırsın ama o seviyenin üstünde bir not ortalaman varsa endişe edilecek bir durum yok mezun oldun demektir. Bu arada not ortalaması da lisede ki gibi 5 üzerinden değil 4 üzerinden değerlendirilir. Hafif kafa karışıklığı olabilir kısa bir süre içinde bunları tillahı olacaksınız merak etmeyin.

Üniversite Yolunda Ki Yalan Hayaller-2

   


     


   
Biraz da lise sonrası üniversite hayatına ve arkadaşlıklar da oluşacak farklılıklara değinelim biraz. Sevgili arkadaşlar, hepinizin lisede beraber büyüdüğünüz 4 yılınızı geçirdiğiniz çok güzel arkadaşlıklarınız oldu. Lise anıları çok başkadır arkadaşlar, orada yaşadığınız anıları, arkadaşlarınızı üniversitede ki kadar kolay unutamazsınız inanın bana. Bunun sebebi de şudur, lisede daha kolektif bir yaşam vardır; her şeyi beraber yaparsınız, okuldan beraber kaçarsınız, şakaları beraber yaparsınız, hayatı beraber tanırsınız, birçok şeyi ilk lise arkadaşlarınızla yaparsınız ve bir şeyi ilk defa yaptığınız birini unutmanız daha zor olur inanın bana. Üniversiteye gelirken insanlar daha temkinlidir, öyle lisede ki gibi sorgusuz sualsiz olduğu gibi kabul etmez kimse kimseyi. Çünkü ilk façayı yemiştir çoğunlukla lise yıllarında. Mesela bir kız lisede çok sevdiği bir çocuk tarafından terkedilmişse, o artık kalkanlarıyla dolaşır dışarıya, özellikle de erkeklere karşı. Bir erkek en yakın arkadaşı tarafından kazık yediyse kolay kolay güvenmez kimseye bir daha. İşte bu zamandan sonra üniversite yıllarında kişi lisede ki kolektif yaşamı bir kenara bırakır ve üniversitenin bireyselliğine kendini kaptırır. Bu genellikle böyle olur, ha üniversitede bu kolektifliği devam ettirmek isteyenler olur, kısmen başarılı da olurlar fakat burada ki kolektif yaşam lisede ki kadar kalabalık olmaz. Şayet üniversite de bu kolektif yaşamı oluşturabilecek bir grup yakaladıysanız işte onları bir daha ömrünüzün sonuna kadar bırakmayın. Eğer ki halinizi bir bakışınızdan anlayabilecek birileri varsa çevrenizde, aç olup olmamanızı dert edecek, sokakta kaldığınızda sorgusuz sualsiz evine girip yatabileceğiniz, aranızda paranın mesele olmadığı insanlar varsa onlar arkadaş değil candır, onlara sıkı sıkı sarılın, hiç bırakmayın onları.
   
   Son zamanlarda sıkça tartışılan bir konuya parmak basalım şimdi de. Her şehre açılan üniversiteler, kontenjanların aşırı arttırılması ve bu üniversitelerin yetersiz akademik kadrosu. Her şehre bir üniversite projesi, şehrin ekonomisini geliştirmek adına olumlu bir proje olabilir fakat gençlerimizin geleceğini, şehirlerin ekonomisinin gelişmesi için karartmayı aklım almıyor gerçekten. Şimdi bu şehirlerde okuyacak olan gençler, derslerinde koca fakülte hayatları boyunca bir profesör dahi göremeyeceklerse ne anladım ben üniversite okumaktan. Bu üniversiteler kızların hava atma konusu,erkeklerin askerlikten kaçış kapısı olacaksa vay bizim halimize. Akademik kadro yetersiz beyler, hoca yok hoca. Tamam haklısınız üniversite sayısını böyle arttıracağız, bugüne kadar da böyle olmadı mı, şimdinin o büyük üniversitelerinde zamanında hoca mı vardı diyebilirsiniz, fakat sayı bir anda aşırı arttı. Önceden 3-5 tane üniversite açılırdı, onlarda 15-20 yıl içerisinde hem akademik kadrolarını hem de fakültelerini tamamlayarak büyük ve kaliteli üniversite olurlardı. Şimdi açılan bu kadar üniversitenin gelişimini tamamlayabilmesi için kaç yıla ihtiyacımız var çok merak ediyorum. İşte bu yüzden üniversiteye giderken o fakültenin akademik kadrosuna ve eğitim kalitesine de dikkat ederseniz sizin için çok iyi olur. Her üniversitenin ve fakültenin internet sitesi var zaten, bu sitelere girerek rahat bir şekilde inceleme yapabilirsiniz. Üniversite okuyacağım diye lise 5'den devam etmeyin.
   
   Hayali kurulan yalanları inceliyorduk değil mi? Alın size bir klasik daha, ''Ben yatay geçiş yapıcam, seneye yokum arkadaş'' he he yoksun, bende uzaya çıkacağım da mekiği tamamlayamadım zaten. Arkadaşlar önce size yatay geçişin ne olduğunu açıklayayım. Not ortalaması ki biz buna üniversitede gano (genel ağırlıklı not ortalaması) diyoruz, ismi her üniversiteye göre değişiklik gösterebilir tabii, bu not ortalaması belli bir seviyenin üzerinde olan arkadaşlar, bu seviye oldukça yüksek bir seviyedir, 1. sınıfın sonunda başka bir üniversiteye geçmek için o üniversiteye başvuruda bulunurlar. Eğer kabul edilirlerse 2. sınıftan itibaren yatay geçiş yaparak o üniversitenin öğrencisi olurlar. Bunu genellikle gittiği üniversiteden memnun olmayan ya da o şehirde yaşamak istemeyen arkadaşlar isterler. Peki neden zordur, hemen anlatayım. İlk olarak tutturulması gereken not ortalaması çok yüksektir, 4 üzerinden 3.5 ve üzeri gibi. İkincisi hadi bu ortalamayı tutturdunuz diyelim istediğiniz üniversitenin sizi kabul edeceği kesin değildir, kontenjan ve kimin kabul edileceği üniversitenin takdirindedir. Son olarak ise bunu en erken 1. sınıfın sonunda yapabilirsiniz ve o zamana kadarda zaten belli bir arkadaş çevreniz olmuş olur ve çoğu zaman o çevreyi bırakmak zor gelir ve alıştığınız için de bırakmak istemezsiniz, ama böyle bir ihtimaliniz olduğunu da bilin, azmederseniz neden olmasın.

26 Ekim 2013 Cumartesi

Üniversite Yolunda Ki Yalan Hayaller

   


   Eveeett arkadaşlar, tercihleriniz belli oldu ve artık sizde bir üniversite öğrencisi oldunuz ve üniversite ile ilgili çokça hayalleriniz var değil mi? Şimdi sizin bu hayallerinizi ele alalım ve ilk olarak klasik bir yalandan başlayalım. ''Sen üniversiteye kapağı at gerisi kolay, nasılsa bitirirsin'' tanıdık geldi mi, çevrenizden de sıkça duymuşsunuzdur değil mi, işte arkadaşlar biz bu klasik yalanla başlarız fakülte hayatına ve sonunda ne olur biliyor musunuz? Aslında fakültenin en önemli senesi olan ve iyi bir derece, güzel bir not ortalamasıyla bitirilirse bırakın sene kaybını erken bile bitirebileceğiniz okul, bir anda güme gider. Zaten lise sonuna kadar aile baskısını yaşamış gençliğinize doyamamış bir bireysiniz, serbestliğe ilk adımınızı atarken daha önceden sıkça duyduğunuz bu yalan, kapağı at gerisi kolay lafı üniversite hayatınızı karartabilir, zira işler o kadar basit değildir, o okul o kadar kolay bitmez arkadaşlar sakın kendinizi salmayın. Bu konuyu ilerde daha detaylı bir şekilde işleyeceğiz fakat siz önden bu yalanı bir kenara not edin ve sakın inanmayın.
   
   Sizler liseden daha yeni mezun olmuş insanlarsınız, belki lise sonrası bir-iki yıl üniversite sınavına hazırlandınız ve içinizden ''Ahh ulan şu üniversiteye bir gireyim neler yapıcam be'' diye düşünüyorsunuz, aklınızda çılgın partiler, muhteşem bir ortam ve sonu gelmeyecek bir gece hayatının hayalleri var değil mi? Kusura bakmayın ama 6 senelik bir üniversite hayatı sonrasında bunları duyunca beni bir gülme tutuyor kendimi durduramıyorum. Hele hele bazı erkekler kendi arasında ''Oğlum üniversite de kızlar teklif ediyomuş lan''  diye birbirlerini avuturlar ya, yavrularım ya acırım ben onlara. Arkadaşlar şu anda üniversiteyle ilgili en büyük hayallerinizden birini yıkıyor olabilirim ama ne yazık ki yok öyle bir dünya, boşuna çok fazla hayal kurmayın. Şimdi bazılarınız bana diyecek ki; arkadaşım belki sen kuramadın o ortamı, biz filmlerde devamlı görüyoruz, üniversite öğrencileri hep partilerde eğleniyorlar. Evet arkadaşlar bu görüntüler filmlerde ve en acısı da Amerikan filmlerinde oluyor, ''Amerikan Pastası'' serisini izleyip de boş hayallere kapılmayın lütfen, burası Türkiye. Tamamen hayallerinizi yıkmak istemem, arada bir parti ortamı olur tabii, hatta bu ortam gittiğiniz şehrin kültürel yapısına ve sizin ortam adamı olma seviyenize göre olumlu yönde değişiklik gösterebilir, ama takdir edersiniz ki bu tarz insanların sayısı azdır, lütfen hepiniz kendinizi öyle görmeye başlamayın çünkü değilsiniz arkadaşlar. İnsanın kendini bilmesi en önemlisi.
   
   Biraz da iyi yanlarına bakalım, artık saçınıza sakalınıza karışan yok arkadaşlar, koyverin gitsin. Zaten çoğunuz bunun kutlamasını ilk seneden yapacaksınız, yapın arkadaşlar hakkınızdır ama tarzınızı da bir an önce oluşturun,öyle çok fazla oynamayın saç ,sakalla. Kıyafet serbestliği en önemlisi. Özellikle kızlar bu serbestliği erkekler üzerinde bir işkence aleti şeklinde kullanırlar, dikkat edin arkadaşlar. En önemli serbestliğe geliyoruz, istediğiniz zaman okula gitmeyebilirsiniz. Gece kurduğunuz çalar saat sabah sizi uyandırmak zorunda değil, eğer isterseniz çalar saatin bu densizliği sizin sadece uykunuzu bölebilir, uyanmanıza gerek yok. Hatta normal bir zamanda tam bir baş belası haline dönüşen o çalar saate ceza bile verebilirsiniz. İsterseniz ertesi gün onu hiç kurmayın, hatta yüzüne bile bakmayın. Uykunun tadını çıkarın arkadaşlar, nasılsa sabah gitmek zorunda olduğunuz bir dersiniz yok, sadece canınız isterse gideceğiniz bir dersiniz var. Hemen gaza gelmeyin, tabii bu sadece devam zorunluluğu olmayan fakülteler için geçerli, her fakülte aynı değildir.