
2007'de ki seçimde Tayyip
Erdoğan AKP'si yine çok önemli bir stratejik hamle yaparak kukla başbakan
yerine kukla cumhurbaşkanı seçimine gitti. Zaten kuruldukları dönemden bu yana
her dönemden güçlü çıkmalarının en büyük sebebi kritik anlarda stratejik açıdan
çok doğru hamleler yapmalarıdır. Tayyip Erdoğan her kriz dönemini hem mağdur
edebiyatını çok iyi uygulayarak hem de stratejisini sağlam temelli kurarak
atlatmıştır. Bir başka önemli Erdoğan hamlesi ise bir olay olmadan önce kamuoyu
tepkisini ölçmek ve kamuoyunu meydana gelecek durumlara karşı hazırlamak
olmuştur. Eğer dikkat ederseniz, AKP yapacağı her büyük değişiklikten önce bunu
medyaya açıklar ve tepki ölçer. Bunu bazen ilk ağızdan, bazende off the record
yapar.
Hatırlarsanız 2002'de ki
seçimden sonra genel başkan Erdoğan olmasına rağmen başbakan Abdullah Gül
olmuştu. Evet Erdoğan siyasi yasaklıydı ve başbakan olamazdı fakat o başbakan
olana kadar, daha yumuşak başlı ve uysal olan Gül, halkı ve kamuoyunu AKP
politikalarına ve düşüncesine alıştırmıştı. Hazırlanan bu ortamdan sonra
Erdoğan kendisini bekleyen koltuğa oturmuştu. Aynısı cumhurbaşkanlığı
seçimlerinde de yapıldı. Erdoğan 2007'de ''Çankaya'ya ben çıkacağım'' deseydi, tek bir kişinin
gıkı çıkamazdı. Ancak o Gül'ü aday göstererek gelecekte oturacağı koltuk için
kamuoyunu bir kez daha hazırlama yoluna gitti. Bunun bir başka sebebi de var
tabii, Erdoğan Çankaya'ya çıktığında başbakanlık koltuğuna kim oturursa
otursun, yapacağı Özal döneminde ki Yıldırım Akbulut'tan farklı olmayacaktı.
Yani kukla bir başbakan daha görecektik ve ANAP sendromunu bir kez daha
yaşayacaktık. Erdoğan AKP'si ise çok doğru bir strateji ile madem bir kukla
koyacağız bunu başbakanlık gibi yetki alanı çok geniş olan, çok aktif olunması
ve anlık karar verilmesi gereken başbakanlık koltuğuna değilde, daha çok
emeklilik yeri gibi görülen cumhurbaşkanlığı koltuğuna koyalım dedi. Böylece
Erdoğan'ın karizmasından faydalanmaya devam ettiler. Açık konuşmak gerekirse özellikle
şu son süreçte yaşanan krizlerin altından da Erdoğan'sız kalkamazlardı.
Gül'ün reisi cumhur koltuğuna
oturmasının başbakana en büyük dezavantajı ise cemaatin bu kadar büyümesi oldu.
Cemaatin gücünü arkasında hissetmek isteyen Gül, başbakanın çok da hoşnut
olmadığı atamalar yaptı, tavizler verdi. Başbakan da istemese bile, nasılsa
bize yakındırlar diyerek bu tavizlere ses çıkarmadı. Cemaatle gelinen bu
noktadan sonra Gül cezasını cumhurbaşkanlığı koltuğunu kaybederek ödeyecek.
Erdoğan ise mücadelesini, cemaate karşı cumhurbaşkanlığı koltuğunda yapacağı
atamalar ve alacağı kararlarla verecek. Tabii cumhurbaşkanı bile olsa mağdur
edebiyatından da vazgeçmeyecek. Bu saatten sonra Abdullah Gül'ün en azından
belli bir süre siyaset sahnesinden çekileceğini düşünüyorum. Erdoğan sonrası
gelecek başbakanın ise Yıldırım Akbulut gibi olmasa da çokta aktif
olabileceğini düşünmüyorum. Bu kadar uzun süreli iktidar olmuş liderler her
zaman yönetebileceği insanlar isterler. Kendisine rakip olabilecek potansiyelde
ki tüm lider adaylarını şu ve ya bu şekilde ortadan kaldırdıkları için,
kendilerinden sonra lider bulmak oldukça güçtür. Neler olacağını yaşarak
göreceğiz, Allah sonumuzu hayır etsin...