30 Eylül 2013 Pazartesi

Üniversiteye Tercihi

   Merhaba arkadaşlar,en az üniversite sınavı kadar önemli bir konudur üniversite tercihi. İşte bu yüzden yazıma bir uyarı ile başlayacağım çünkü bu konudan ben dahil bir çok arkadaşımın başı yandı. Siz sınava girdiniz, puanınız açıklandı ve tercih telaşı başladı. Siz ve ailenizde ne yapacağınızı pek fazla bilemiyorsunuz ve tercih yapmak için dershanede ki danışmanınızın yanına gidiyorsunuz değil mi? Ne olur dikkatli olun arkadaşlar, eğer hocanıza gerçekten güveniyorsanız onun tavsiyelerinden yararlanabilirsiniz tabii ki, ben bütün dershane hocalarını töhmet altında bırakmak istemem, fakat dershane hocaları genellikle öğrencisi üniversiteyi kazansın ve dershanede bunun reklamını yapsın ister, ne kadar çok kazanan o kadar çok başarı demektir. O yüzden yapacağınız üniversite tercihini tamamen danışmanınıza bırakmayın, hele hele  tercih listenizi oluştururken ''en sona da şurayı yazayım, açıkta kalmayayım'' diye düşünüyorsunuz ya işte onu sakın yapmayın, çünkü çok yüksek ihtimalle orası gelecektir ve siz o sene açıkta kalmamak için yaptığınız yanlış tercih yüzünden 4 senenizi heba edeceksiniz.
   
   Dershanelerde genellikle bölümler hakkında genel bilgiler, iş olanakları vb. anlatılır. Ben o yüzden bu konunun üzerinde çok fazla durmayacağım, siz zaten gerek dershanelerden gerek internetten gerekse çevrenizden tercih etmeyi düşündüğünüz bölümler hakkında detaylı bilgi alabilirsiniz. Bu konuda benim size tavsiyem şu; çevrenizi araştırın ve tercih etmeyi düşündüğünüz üniversite ve şehir hakkında bilgi alabileceğiniz birilerini bulun, bu kişiler üniversite öğrencisi olursa daha iyi olur. Eğer oturduğunuz şehirde ki üniversiteyi tercih edecekseniz o üniversitede okuyan birini bulmanız daha kolay olacaktır, böyle durumlarda tercih etmeyi düşündüğünüz fakültede okuyan birini bulursanız çok daha yararlı olur. Ona fakülte hakkında aklınıza takılan her şeyi sorun, aklınızda hiçbir soru işareti kalmasın. Özellikle hocaları sorun, zorlayıp zorlamadıkları önemli ki zaten her fakültenin bir ''geçirmeyen'' hocası vardır, önemli olan bunların sayılarının fazla olmaması. Eğer ki ailenizin oturduğu şehirdeki üniversiteyi tercih etmeyecekseniz, yani şehir dışına çıkacaksanız, gitmeyi düşündüğünüz şehirde okuyan birini bulmanız daha zaruri bir hale gelir. Çünkü bu sefer soracağınız sadece üniversite hakkında sorular olmayacak, gitmeyi düşündüğünüz şehri, o şehirde yaşamın nasıl olduğu, insanların karakterleri, ev kiraları, yurt hayatı, otobüs bilet fiyatları, hayatın pahalı mı ucuz mu olduğu, gezilecek yerleri ve akla gelebilecek daha bir sürü soru. Ve inanın bu soruların cevabını bilerek o şehirde yaşamaya başlamanız demek 1-0 önde başlamanız demektir. Bir de arkadaşlar gideceğiniz fakültede hazırlık sınıfının olup olmadığını kesinlikle öğrenin ve tercihinizi buna göre yapın. Eğer hazırlık okumak istiyorsanız ne ala, fakat okumak istemiyorsanız bazı üniversitelerin hazırlık sınıflarının dönem başında muafiyet sınavları olabilir, bunları takip edin, hazırlanın ve okumak istemediğiniz bir sınıf için bir yılınızı heba etmeyin.

   
   Son olarak size ufak bir tüyo vereyim, üniversite okumayı hayatınızda bir daha yaşayamayacağınız 4 sene olarak görüp biraz da eğlenmeye bakıyorsanız gideceğiniz şehrin öğrenci şehri olmasına dikkat edin. Çünkü üniversite hayatı boyunca gerçekten çok boş zamanınız olacak ve öğrenci şehri olmayan bir şehirde yapabileceğiniz şeyler çok kısa bir süre içinde monotonlaşacak. Konumuza geri dönecek olursak, çevrenizde gitmeyi düşündüğünüz üniversite hakkında bilgi alabileceğiniz hiç kimse yoksa en azından herhangi bir üniversitede okuyan bir tanıdığınızın düşüncelerini dinlemek ve aklınızda ki soruları ona sormak da faydalı olabilir. Bunun yanında internetten de detaylı bir araştırma yapabilirsiniz.

29 Eylül 2013 Pazar

  
                                                          Üniversite Tercihi


   Üniversite öğrencisi olma adayı sevgili genç kardeşlerim; bugüne kadar yıllardır okullarınızda ki ezberci sisteme adapte olmaya çalıştınız, yetmedi dershanelerde gençliğinizi çürüttünüz ne için? -Üniversite öğrencisi olabilmek için. Arkadaşlar şunu belirtmek zorundayım ki, yaşamınızı devam ettirebilmek için üniversite okumak zorunda değilsiniz. Yani üniversite bir oksijen kadar ya da yemek yemek kadar zorunlu bir şey değildir hayatınızda. 
   
   Evet bu yaşınıza kadar hep üniversite okumak zorundasınız imajı yaratıldı, doğru ama okumayan insanlar da var bu dünyada ve aralarında keyfi çok yerinde olanlar var, mesela Bill Gates. Dünyanın en zengin adamı ama bir diploması yok ve diplomasının olup olmaması kimsenin umurunda değil, zaten önemli de değil, bastırır parasını fahri profesörlük alır nedir ki yani. Şimdi bir de Bill Gates'in diplomasının olduğunu düşünelim ne olacaktı biliyor musunuz, herhangi bir şirkette ortalama bir yönetici, hadi olsun olsun en fazla genel müdür. Şimdi adam ne yapıyor peki, herhalde adam tutup paralarını saydırıyordur. Yanlış anlaşılmaların önünü hemen kesmek adına şunu acilen belirtmeliyim ki her okumayan da Bill Gates olmuyor tabii ki. Anlatmak istediğim üniversite sınavına bu kadar güdümlenmeyin. Olmazsa ölürüm, biterim lafları etmeyin .Ailelerin en büyük hayallerinden biri çocuklarının okumasıdır, fakat onlar bunu siz ilerde rahat edin, maddi sıkıntı yaşamayın ve ufkunuzu genişletin diye isterler. Klasik bir tabirle, sizin için en iyisini isterler. Sizde bunu bilin ve buna göre hareket edin. Üniversite sınavından çıktığınızda, eğer sınavınız kötü geçtiyse üzülün fakat oturup günlerce ağlayıp kendinizi de, ailenizi de perişan etmeyin.

   
   Siz gerçekten hayatınızın 3 saate bağlı olduğunu mu düşünüyorsunuz, yapmayın Allah aşkına. Böyle bir şey yok arkadaşlar, siz o sınava girdiğinizde 17-18 yaşında oluyorsunuz ve önünüzde daha ömrünüzde ki gidişatı değiştirecek ne 3 saatler yaşayacaksınız. Bu daha başlangıç. Aslolan sizsiniz arkadaşlar, şayet siz ailenizi karşınıza alıp ciddi bir şekilde konuşarak ne yapmak ve nasıl yapmak istediğinizi anlatırsanız, ben hiçbir ailenin buna kayıtsız kalacağını düşünmüyorum. Kabul etmeseler bile akıllarının bir köşesinde bu konuşmalarınız kalacaktır ve bana inanın bu konuşmalardan ebeveynleriniz çok mutlu olacaktır. Çünkü sizin artık büyüdüğünüzü açıkça görmeye başlayacaklar ve belki yavaş belki hızlı bir şekilde düşüncelerinize önem vermeye başlayacaklardır.

9 Eylül 2013 Pazartesi



                                               Üniversite de Sınav Dönemi                    

   Üniversitede de sınav dönemi diye bir zaman dilimi vardır arkadaşlar. Şimdi bu zaman diliminin nasıl geçeceğini ya da geçmesi gerektiğini size anlatayım. Sınavlar başlamadan iki hafta önce bir tedirginlik başlar, derslere gidilmeye ve notlar toparlanmaya başlanır. Bu hafta içerisinde stres baş göstermeye başlasa da yine de öğrenci kendini çok fazla kasmaz. Tabii bu okuduğunuz bölümün zorluğuna göre değişir, ben genel hakkında konuşuyorum. Son haftaya girildiğinde bütün notların toparlanmış ve elinizin altında olması gerekir. Ders çalışma dönemi de artık tamamen başlamış demektir. O saatten itibaren sosyalliğinizi bir kenara bırakmış olmanız gerekir. Nerede kalıyorsanız, nerede ders çalışıyorsanız oraya kampı kurun. Arkadaşlar, okuduğunuz bölüm çok zor değilse, bir dönem içerisinde ders çalışacağınız zaman dilimi sadece sınav haftaları ve öncesinde ki bir haftadır. Bu da dört ay civarında süren bir dönem içerisinde yaklaşık bir buçuk ay demektir. Bu bir buçuk ayı da sabah akşam ders çalışarak geçirmenize gerek yok. Günlük belirleyeceğiniz düzgün bir programla kendinize de bolca zaman ayırabilirsiniz. Fakat bu sınav dönemini ciddiye almalısınız. Düzgün çalışmayıp, o ciddiyeti yakalayamazsanız, sınav haftası öncesinde ki gibi aylaklığa devam ederseniz, işte o zaman hiç acımaz size sınavlar. İsterseniz en kolay sınava girecek olun, çalışmadan gireceğiniz bir dersten geçmeniz sadece hocanın insafıyla mümkündür. Şans faktörü yüzde birdir.
   Aslında düzgün bir çalışmayla birkaç gün içerisinde bir ders halledilebilir fakat çoğu öğrenci bu çalışma yöntemine başvurmaz. Hatta durumu biraz abartanlar sıçtın mavisini görerek bile sınava girebilirler. Nedir bu sıçtın mavisi? Öğrenciler genellikle Türklerin kendilerine has özelliklerinden biri olan işini son güne bırakma prensibinden dolayı, sınavlara son gün çalışmaya başlarlar. Ertesi gün sınav var, akşam dersin başına oturulur. Bolca nescafe alınır ve çalışmaya başlanır. Gece uyumamak için her yola başvurulur. Çalışarak geçirilen bütün gecenin sonunda güneş doğmaya hazırlanırken, gün ağarmaya başlar. İşte kafanızı kaldırdığınızda gördüğünüz o mavi günün doğduğuna işarettir ve genellikle konuları bitirememiş olan öğrenciler ''Aha şimdi sıçtık'' diye geçirirler içlerinden. İşte o sırada görülen mavi, sıçtın mavisi olarak adlandırılır ve her öğrencinin görmesi gereken renklerden biridir. Gidince görürsünüz nasılsa.

   Arkadaşlar bir de mazeret sınavları vardır. Bu sınavlar hasta olan ve ya geçerli bir mazereti olan arkadaşlar için sınav haftası sonrasında yapılan sınavlardır. Genellikle tercih edilmez, mecbur kalınmadıkça kullanılmaması gerekir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi, hocalar bu sınavlarda az da olsa var olan insaflarını tümden kaybederler, kendilerine ek iş çıkarmış olan öğrencileri cezalandırmak amacıyla sınav yaparlar ve vize mazeretine girecekseniz, vizeyle mazeret sınavı arasında ki konuları sınava dahil ederler çoğu zaman. İkincisi, sınav haftasında olmadığınız için bütün arkadaşlarınız gezip, eğlenirken ders çalışmak size ağır gelir. Bunu yapmak istemezsiniz, çalışsanız da verim almak çok zorlaşır.